İçindekiler
Nefsin Mertebeleri insanın kendini bilmesi kişinin¸ özü içine ve nefsine dönmesiyle oluşur. O buut anda anlamıyla eme dön yoludur. Kişinin nefsini tanıması¸ özü gerçekliği ile yüzleşmesidir. İnsanın varoluşuyla elden ilgilidir.”
Tasavvufa giden üstler meşakketli¸ derinlemesine nefesli ve herkesin sadasız yetiremeyeceği kemale eren birleşik kez yolculuğudur. bundan dolayıdır kim valilik kozmos sûfîlerin yaşadığı sıkıntıları çekemez. Sûfîlerin istediği rızâ lokmasını valilik kozmos isteyemez. islam gizemciliği tecrübesinin içselleştirilmesi ilk spot nefis terbiyesi ile olur. birleşik kez Kamil mürşidin denetiminde olması gereken nefis terbiyesi ciddî ve onurlu birleşik kez iştir. Özellikle nefsânî yollarda özümsenen atvâr-ı seb’a yöntemi ile nefsin alması gereken doyum süreci her birleşik kez kademede nispetsiz mesuliyet istemektedir. tığ o yazımızda seyr u sülûkdeki tezkiye-yi nefsin yedi pare mertebesini ele alıyoruz:
Her zaman kötülüğü emreden nefis manasındadır. Kur’ân’ı Kerimdeki “Hiç şüphesiz nefis baştan sona kötülüğü emredicidir.”1 âyet-i celilesi o mertebeye meni etmektedir. Nefis terbiyesi almamış olanların ve seyr ü sülûka bakir başlamış olan sâlikin nefsinin o durumda oldugu akseptans edilir. o kademedeki nefis herzaman hayvânî ve şehevî tabiatına birebir olanı ister. Hevâsına aşkın düşkündür. Yaptığı kötülükleri katıksız olarak görür¸ pişmanlık hissetmez. o kademedeki sâlik¸ nefse muhâlefet olur. Şeyhinin ona söylediği kuralları adına getirir. Tevbe¸ istiğfâr ile omuz omuza “lâ ilâhe illallah” zikrine mürşidi kamilinin belirlediği ölçüde bitmeme eder. Nefs-i emmâre kademesindeki sâlikin seyri “ilallah” dünyası “şehâdet”¸ hâli zevk¸ yerel “sadr”¸ vâridi “şerîat”¸ şâhidi “tevhîd-i ef’âl”¸ nuru “mavi”dir. Tevhîd kalbi etkileyince mürşidi kamilin gözetiminde emmâre kademesini aşan sâlik tali kademeye yükselir.
Kınayan nefis manasına gelmektedir. ıstılah olarak¸ Kur’ân’ı Kerimdeki “Daima pişmanlık gösteren ve kınayan nefse kasem ederim.”2 âyet-i celilesinden alıntılanmıştır. o kademeye gelen nefiste kötülüklere cebin tepkili birleşik kez buut oluşur. Kendisinde ve etrafında gördüğü kötülüklere damarı iare mukabele göstermeye başlar. alelumum nefis muhâsebesi üzerinde yoğunlaşır ve yaptığı kötülüklerden ötürü pişmanlık hisseder. Nefs-i levvâme kademesindeki sâlikin zikri Allah lafzıdır. Seyri “alellah”¸ âlemi “misâl”¸ hâli “şevk”¸ yerel “kalb”¸ vâridi “tarîkat”¸ şâhidi “tevhid-i sıfattır.” Nurunun rengi sarıdır. Alemi Dünyaya ilgilendiren zevklerden vazgeçen sâlik o kademede muhabbetullahın etkilerini sezer ve üçüncü kademeye atlar.
İlhâma eren nefis manasına gelmektedir. ıstılah olarak¸ Kur’ân’ı Kerimdeki¸ “Nefse ve ona birtakım kâbiliyetler verip oranla iyilik ve kötülüklerini esin edene kasem kalsın ki¸ nefsini temizleyen kurtulmuş¸ onu kötülüklere gömen oranla ziyâna uğramıştır.”3 âyeti celilesinden alıntılanmıştır. o kademedeki nefis sahibinin gözleri açılır. Böylece esin ve keşfe mazhar olur. Âlemin ve eşyanın görüneninin ötesindeki hakîkatleri basîretiyle anlamaya başlar. o kademedeki sâlik¸ yaptığı zikrin etkisini bilcümle azalarında hissettiği kabilinden bilcümle canlıların Allah’ı zikir ve tesbih içinde olduğunun bilincine varır. birleşik kez dest ilâhî lütuflara ve kerâmetlere o kademede ulaşır. amma o bakımevi sâlikin şaşırma durumunun aşkın olduğu birleşik kez kademedir. Çünki o kademede sâlik¸ eriştiği lütuflara ve kerâmetlere aldanıp kemâle eriştiğini ve yolun sonuna geldiğini sanabilir. o yüzden kendisinde meydana gelen zâhirî ve bâtınî durumları mürşidi kamiline çav bulmalı ve onun uyarılarına ala titreme etmelidir. Nefs-i mülhime kademesindeki sâlikin zikri “hû”¸ seyri “billah”¸ âlemi “ervâh”¸ hâli “aşk”¸ yerel “ruh”¸ vâridi “hakîkat”¸ şâhidi “tevhîd-i zattır.” Nurunun rengi ise kırmızıdır. Kerâmetlerinden ve uhrevî ecirlerinden vazgeçen sâlik o kademede yalnızca Allah sevgisi ile haşrolur. o kademenin gereklerini tahakkuk ettiren sâlik dördüncü kademeye ulaşır.
İyi ve biçimsiz kabilinden zıtlıklardan doğurmuş ve huzura aksakal abdar huylarla bezenen nefis manasına gelmektedir. ıstılah olarak Kur’ân’ı Kerimdeki “Ey itmi’nâna aksakal nefis.”4 âyet-i celilesinden alınmıştır. birleşik kez insanın kötülüklerden lep ağıza kurtulması ona mâsûmiyet atfetmek manasına geleceginden burada anlatılmak istenen kötülük ika eyleminin ortadan kalkması manasına gelmez. o kademedeki sâlik¸ Allah’ın tevfik ve inâyetiyle sekîne ve yakîne eriştiği inanılır biçimsiz ve aynasız sıfatlardan vazgeçen cuşiş ve elemden kurtulur. o kademede Nur-ı Muhammedî meydana bulur ve insanlık fenâ bulur. Cüneyd-i Bağdadî’nin (ö. 297/909) tasavvufu anlatırken meni buyurdugu¸ “Hakk’ın seni senden öldürmesi ve kendisiyle diriltmesi” hâlidir. Bâyezîd-i Bistâmî (ö. 234/848) birleşik kez günlügünde o kademeyi şöyle betim eder: “Cenâb-ı tüze bana Nefsini ayrıl da anca gel.’ oranlaya seslenme etti. Bunun üzerine yılan¸ derisinden nite soyulursa nefsimden öylece sıyrıldım.” Bu mertebedeki sâlikin zikri “hak”¸ seyri “anillah”¸ âlemi “ceberût”¸ hâli “vuslat”¸ yerel “sır”¸ vâridi “mârifet”¸ şâhidi cem’dir. Nurunun rengi siyahtır. Sâlik o kademede aşkını irfân ile birleştirir ve beşinci kademeye geçer.
Cenabı Hak’tan gelen her şeye tamamiyle birleşik kez rızâ gösterdiği inanılır o kademedeki nefse “râzı olan” manasına gelen râdiye adı verilmiştir. ıstılah olarak Kur’ân’ı Kerimdeki¸ “Sen O’ndan râzı¸ O da senden râzı olarak benze Rabb’ine.”5 âyet-i celilesinden alınmıştır. Sâlikin Cenabı Hak’tan râzı olması demek¸ özü yada başkaları hakkında fenalık veyahut faydalı kabilinden görünen kazâ kurallarına koşulsuz teslim olması ve rızâ göstermesidir. amma o teslimiyet irfândan yoksun birleşik kez acziyet olmamalıdır.
Cenabı Hakk’ın kendisinden râzı olduğu nefis kademesi” manasına gelir. ıstılah olarak âyeti kerimede geçen “marziyye” kelimesinden esinlenmiştir. Aslında o nefis kademesi ile nefsi radiye arasında ayrılmaz birleşik kez bütünlük vardır. Çünki Cenabı HAkk’ın rızâsı olmadan insanın Cenabı Hak’tan râzı olması doğru değildir. amma âyeti kerimede ilk spot râzı olan (râdiye) sonrasında râzı olunan manasına gelen (mardiyye) şeklindeki kullanım ve ayrımdan ötürü hakeza birleşik kez uygulamaya gidilmiştir. İki bakımevi arasındaki ayırt sâlikin birleşik kez nefsi radiye kademesinde başına gelen balkı ve acılar Cenabı Hakk’ın birleşik kez elçisi olarak görmesi¸ sabretmesi ve sızlanmamasıdır. İyi günde olduğu kabilinden biçimsiz günde gösterdiği çıdam metânet sebebiyle sâlik o kademede ise Cenabı Hakk’ın kendisinden râzı olması hasebiyle her durumda “rızâ” makâmını/hâlini meydana getirir. o kademeye “hakka’l-yakîn”¸ “cem’u’l-cem’ ” ve “amâ” kademesi oranla denilmektedir. o kademedeki sâlikin zikri “kayyûm”¸ seyri “maallah”¸ âlemi “nâsût”¸ hâli “fenâ fi’l-fen┸ yerel “haf vâridi “sıddîkiyet”¸ şâhidi “cem’u’l-cem”dir. Nurunun rengi ise beyazdır.
Bu kademede sâlik¸ nefsânâ sülûkun bildirme üstün mertebesine bulur ve “kâmil” sıfatını alır. bilcümle abdar sıfatları ve hüner sırlarını kendinde derlemiş birleşik kez şekilde Cenabı Hakk’ın yeryüzündeki temsilcisi olur.Bunu görenler arzular istemez Allah’ı Aklına getirir. o kademenin vehbî olduğuda anılmaktadır. o kademedeki kâmilin zikri “kahhâr”¸ seyri “lillah”¸ âlemi “hakîkat”¸ hâli “bekâ bi’l-bek┸ yerel “ahf┸ vâridi “kurbet”¸ şâhidi “ahadiyyetu’l-cem”dir. Nurunun rengi ise tüm renkleri içinde bulunduran renksizliktir. Sâlikin o durumda sülûkunun nefisle alakalı olan bölümünü tamamladığı akseptans edilmektedir.
Anlamlı Sohbetler ekibi olarak nefsin mertebeleri hakkında bir şeyler yazmaya çalıştık. Selam ve fatiha ile…
EzeL
7 Şubat 2021 at 12:57bilgi verici bir makale olmuş emeğinize yureginize sağlık.devmını bekleriz inşallah.
Selam ve dua ile